Alabalık vadisinden doğan Manavgat çayı, Oymapınar barajında durulup gölleşmeden hemen önce Sinanhoca'dan geçer.
Burası ilk bakışta, Antalya’ya bu denli yakın olmasına karşın, doğallığını koruyabilmiş ender yerlerden birisi gibi görünür insana.
Kara kovan ballarına, makiliklerin ve dağ çiçeklerinin kokusu sinmiştir sanki.
Burası ilk bakışta, Antalya’ya bu denli yakın olmasına karşın, doğallığını koruyabilmiş ender yerlerden birisi gibi görünür insana.
Kara kovan ballarına, makiliklerin ve dağ çiçeklerinin kokusu sinmiştir sanki.
Her mevsim başka renklerde akan soğuk çayında, ürkek kırmızı benekli alabalıklar gezinir.
Sonbaharda, buza çalan maviliğin hemen ötesinde başlayan kayalık dağların gümüşümsü yamaçları, ağaçlarda ve yerlerde gezinen yaprakların sarı, kahve ve kırmızılarıyla doğanın en güzel tablolarından birisini yaratır.
Dağların sardığı küçük düzlük neredeyse köyün tüm kültür tarihini toplamıştır.
Acaba şu ahşap evin yanında duran mahzun selvi ağacının Afganistan dağlarından, zeytin ve incirlerin Filistin ve Suriye'den, üzümlerin Hazar denizi güney kıyılarından, geldiğini bilen var mıdır buralar da?
Sonbaharda, buza çalan maviliğin hemen ötesinde başlayan kayalık dağların gümüşümsü yamaçları, ağaçlarda ve yerlerde gezinen yaprakların sarı, kahve ve kırmızılarıyla doğanın en güzel tablolarından birisini yaratır.
Dağların sardığı küçük düzlük neredeyse köyün tüm kültür tarihini toplamıştır.
Acaba şu ahşap evin yanında duran mahzun selvi ağacının Afganistan dağlarından, zeytin ve incirlerin Filistin ve Suriye'den, üzümlerin Hazar denizi güney kıyılarından, geldiğini bilen var mıdır buralar da?
Her öğlen köyün küçük camisinden yükselen ses, yine çok ama çok uzaklardan gelen bir inancın çağrısını köye yayar.
Amerikanın keşfi, haçlı seferleri, kavimler göçü, yunan kolonileri, Roma imparatorluğu, Osmanlılar ve daha nicelerinin dağların ortasındaki şu küçük vadiyi ve kültürünü birlikte ve yeniden yarattığına inanmak zor geliyor insana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder