Denizkızlarının şeytani müzikleriyle etki altına aldıkları insanlarla ilgili masallar vardır.
Denir ki büyülenmiş kişinin
büyüyü bozmak için tek bir hata yapmadan ayni şarkıyı tersten söylemesi
gerekir.
Kıerkegaard’ın hayran olduğu
yapması son derece zor, ama başka seçeneği olmayan yoldur bu.
Ona göre, kişinin her hatalı
seçimi bir şekilde kökünden sökülüp çıkarılmalı, her yanlış yaptığında yeniden
başlamalıdır.
Ama sonsuza kadar değil!
Seçmenin ve zamanında
seçmenin önemi burada yatar.
Vakti gelince doğru seçim
yapabilmek neden bu denli önemlidir yaşamda?
Yoksa yanılıyor muyum, önemli
değil midir?
Birey belli bir anda kişiliğinden
sıyrılıp yaşamına ara verip özgürce seçim yapabilir mi?
Kıerkegaard, evet yanıtını
verenlerin büyük yanılgı içerisinde ve sıradan estetik bir yaşama sahip olduğunu
söyler.
Çünkü birey daha seçimini
yapmadan kişilikleri seçilenle ilişki kurmaktadır; birey seçimi ertelese bile kişilik
ya da kişiliğin içindeki bilinmeyen güçleri bilinçdışı olarak seçimini
yapmaktadır.
Hepimizin yaşamı böylesi
yanlış seçimlerle tıka basa dopdoludur.
Doğru seçimler yapabilme
yolunun tek bir ilk adımı vardır ve büyük düşünür onu önerir.
Şöyle der Kıerkegaard; İnsanın çevresinde her şey berrak, yıldızlı
bir gece gibi sessiz ve heybetli olduğunda, ruhu dünyanın içinde bir başına
kaldığında, karşısına olağandışı bir insanoğlu değil, ebedi gücün ta kendisi
çıkar, adeta gökler yarılır ve ben kendini seçer, ya da daha doğrusu kendini
kavrar. O zaman ruh en yüceyi, hiçbir ölümlü gözün göremeyeceği ve asla
unutulamayacak olanı görür, kişilik onu ebediyen soylu kılacak olan şövalyelik
payesini alır.
Daha önce olduğundan farklı bir kişiye değil kendine
dönüşür.
Bilinci tamamlanmıştır ve artık kendisidir.
En zengin kişilik bile kendini seçmeden önce hiç bir
şeydir, öte yandan en zayıf kişilik bile kendini seçtiğinde her şeydir, çünkü
büyüklük şu ya da bu olmakta değil kişinin kendisi olmasında yatar ve yürekten
isteyen herkes bu mertebeye ulaşabilir.
Kanımca özgür sandığımız
seçimleri her birey gibi yapmaktan başka olasılığımız yok ama zaten evrim tam
da bu nokta da başlıyor.
Seçim nesnesi belli olduğunda
kişinin içinde var olan estetiğin kendiliğinden ve dolaysız bir seçimi
gerçekleşir.
İşte bu nokta mutlu bir yaşam
umudunun yani estetik bir yaşamın etiğe dönüşebileceği yolun başlangıcıdır.
Vazgeçişin en uygun tercih
olduğu sözlerinde ben estetik yaşamın çaresizliğini görüyorum.
Sonrasını, yani her
vazgeçişin ardında sıra bekleyen milyonlarca vazgeçişin dolduracağı bir yaşamı kim
isteyebilir?
Etik yaşam vazgeçişlerin
olmadığı bir yaşamdır.
Bunu sürdüren ve ‘erdemli’
diyebileceğim birey, kendisi için iyi ve güzel olanı tartışma konusu yapmadan,
doğrudan seçerek gerçekleştirir.
Ben insan olmayı böyle
tanımlıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder