Geride kalan yıllar
çoğaldıkça anılarımın giderek yok olduğunu üzülerek görüyorum.
Kimileri neden silindi,
unutamadıklarım neden duruyor keşke bilebilseydim. Anadolu çiçekleriyle ilgili
cahilliğimi gidermek için bir kitap aldım ve keyifle günlerdir okuyorum.
Yabani zambaklar,
katırtırnakları, menekşeler anemonlar, laleler arasında olağanüstü bir gezinti
oluyor.
Çiğdem, bu doğa harikası
güzel çiçeğe geldiğimde, beni gülümseten bir anım tüm güzelliğiyle
canlanıverdi.
Şubat iç Anadolu’nun en çetin
aylarından birisidir. Hava günlük güneşlik olsa da ayazdır.
Bozkırın bu mevsiminde
çevrede ne yeşermiş bir ot, ne bir yaprak ve ne de bir çiçek görülür.
Çeşit, çeşit bitki ve böcek
toprak altında öylesine yatarak ılık yağmurları bekler.
Sarıçiğdem de bunlardan
birisidir.
Zarif soğanları ilk
kırkikindi yağmurlarıyla birlikte eriyen kar sularının kabarttığı topraktan
birbiri ardına yükseliverir.
Tüm mevsimleri karanlıkta
geçiren çiğdemin parlak çiçeği sadece üç haftacık, sanki güneşe inat iki cılız
yaprak arasından sarı, sarı ışıldar.
Sonra yeniden toprağın içine
çekilerek yenibaharları bekler.
Çiğdem beni hep ikilemde
bırakmıştır.
Onun da yaşamı bizim gibi
güneş ve toprak arasında geçer.
Çoğu kişi ne alaka dese de,
böylesi bir yaşam benim kimi insansı ölüm kaygılarımı azaltıyor.
O günlerde ilk kırkikindi
yağmurlarıyla birlikte kırlara çıkar çiğdemleri soğanlarıyla birlikte çıkarıp
bir iğde ağacının dikenlerine takardık.
Daha sonra ellerimizde
torbalar ellerimizde çiğdemli iğde daları her kapıyı çalar, bir ağızdan neşeyle
tekerlememizi söylerdik.
Çiğdem çiğdem çiçeği
Alaca bulaca saçağı
Dam
üstünde boyunduruk
Dura dura yorulduk
Verenin oğlu olsun
Vermeyenin kedisi ölsün
Kapıyı açanlar çiçeği
aldıktan sonra torbamıza bakar ve pişecek olan çiğdem aşı için gereken
malzemeleri eklerdi.
Günün sonunda kalan
çiğdemlerle süslediğimiz yemeği hep birlikte kurduğumuz ortak bir sofrada
yerdik.
İlkbaharın geldiğini artık
takvimler sayesinde fark ediyorum.
Bunu çiğdem resimlerini
görünce anladım.
Mutsuz kılan ve hiç de hoş
olmayan bir varoluş duygusu.
Benim de böyle çocukluk anılarım var. Merak ettiğim bunun Hıdrellez ve Nevruzla bir bağlantısı olup olmadığı..
YanıtlaSil