Ben mevsimleri Ankara'da sevdim.
Aydınlık ve geniş kaldırımlı caddeleri, cuma
konserleri, operası, akasyaları ve at kestaneleriyle anımsadığım üniversite
yıllarımın sevgili kentinde.Kızılay'dan bakanlıklara, güzelim kaldırımlarında kim bilir kaç taş aşındırmışımdır yürümekten.
Kaç sevgilim oldu, kaç kez terk edildim acaba?
Her anımsamak istediğimde, kimi zaman ürkek ve çekingen bir evet ya da sert bir hayır sonrasının başı önünde üzgün ya da gözü bulutlarda, sevgi sarhoşu kemal gelir gözümün önüne.
Ama mutlu, ama umut dolu bir kemal...
At kestanelerinin
yeşili sararmaya başladığında
rüzgarlar eserdi, keyif veren ama
ürpertici bir soluk gibi, yaşlı,
sararmış ve artık düzleşmeye yüz tutmuş tepelerinden Ankara'ya.
Sanki, en güzel sonbaharları orada kaldı.
Her yağmur ertesinde papazın bağı aklıma gelir,
Havadaki baskın çürümüş yaprak ve toprak kokuları,
soyunmuş kavak ağaçlarının beyaz dallarında bağrışan saksağanlar ve kulaklarımı
yalayan serin rüzgarların sesinde birbiri ardına sıcak çaylar, bozkırları, isli
binaları, kömür kokusu ve üşüyen
ağaçları yorgan gibi örten göz
alabildiğine beyazlığıyla kış Ve ardından iğdeleri, kekikleri, yaban
bademlerinin pembesiyle ilkbahar
Ben Ankara'yı çok özledim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder