6 Mart 2012 Salı

Böylesi yalnızlıklar güzeldir




Bugün dağlardayım.
Önümde günbatısına doğru Feslikanlı ve Doyran yaylaları uzanıyor.
Mor dağların arka yamaçları sanki daha bir güzel, ormanlarla kaplı ve insan eli hiç deymemiş gibi.
Arkamda Hisarçandır’ın yaslandığı zirvelerden akan soğuk suların ışıltılarıyla kendini süsleyen katran ormanları var.
Sabah güneşiyle  güneyden esen rüzgarların taşıdığı çam kokuları tüm yaylayı sarar.
Akşam karanlığında, katran ormanlarının yüksek tepelerinden daha farklı, daha serin bir çam kokusu uzanır  aşağılara.
Dağlarda yükseldikçe bitki çeşitleri azalır, seyrekleşir ve alçalır.
İki bin metreye eriştiğinizde, buruşmuş yaşlı gövdeleriyle en son ardıçlar karşılar bizi.
Bundan sonrası sessizlik, yalnızlık ve yüceliktir.
Tepede kulaklarınızı usulca yalayan rüzgarı dinlerken, güneyde  ufka yakın antalya ve sonrasında akdenizin  mavisi  gökyüzüne karışır usulca .
Değer verdiğim, önem verdiğim her şey basitleşir,
endişelerim benden uzaklaşır.
Böylesi yalnızlıklar güzeldir.
Ama toplumdan nefret ettiğimi düşünmeyin sakın.


"Yalnız yaşayan bir adamın toplumdan nefret ettiği söylenir çoğu kez.
Oysa haydutların gezdiği bir ormanda yürümeyi sevmeyen bir adamın yürümekten hiç mi hiç hoşlanmadığını söylemek gibi bir şeydir bu" *


*Alain de Botton

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder