30 Ocak 2013 Çarşamba

İnsan doğası




 

Bilge kelimesine etimolojik açıdan baktığımda onun bir bilgi olduğunu görüyorum. Epiküros'un söylediği gibi, akıl ve düşünceyle de ilintili bir bilgi.
Aklımızı kullanarak, düşünerek elde ettiğimiz hangi tür bilgiler bizi bilgeliğe ulaştırır acaba?
Yöntemleri belki ama bilimlerin hiç birisinin bizi bilgeliğe ulaştıramayacağını çok açık bir gerçek.
Ben bilgeliğin ulaşılacak, ortak bir değer olduğuna da inanmıyorum.
Felsefe yaparak (sorgulama anlamında) yaşamı öğreniriz.
Bu bir yoldur ve yaptıkça onun amacı olan iyi yaşama yani bilgeliğe yaklaştır.
Her birimiz yaşayarak hikayeler oluşturuyoruz.
Ve iyi yaşamlar üzerine ulaştığımız bilince göre değişen kimi güncel kararlar verip uyguluyoruz.
Ama bunların nadiren bilgece yazılmış sanat eserleriyken çoğu kez ayni matbaada basılmış sıradan birbirinin tıpkısı kitaplara benzer.
Hangi tür bilgeliği seçmeliyim acaba?
Kitaplar ve de geçmişin bilgelerinin hiçbirisinin bu konuda bana hiç ama hiç bir yararı olamaz.
Çünkü bu dünyada ben hiçbir kimseye benzemem. Benzetilmeye çalışsamda doğamın bana verdiği içimdeki, biriciklik her fırsatta her yaşta filizlenmeye çalışır.
Bu yaşıma kadar, hep biraz daha iyi, biraz daha az kötü, mutlu ve özgür bir yaşama nasıl sahip olabilirim sorup durdum.
Yanıtı aşağıdaki düşüncede buldum...

''Bilge bizden daha mutlu olduğu için hayatı daha çok sevmez, yaşamı daha çok sevdiği için daha mutludur.''

Ama itiraf etmem gerekir; yaşam içinde sevmekte en zorlandığım hatta başaramadığım şey, insan doğası oldu.