4 Mart 2012 Pazar

İLK AŞKLAR



Sahi ne denli etkileyici ve çok kullanılan iki kelimedir bunlar.
Birden sihirli bir anlam kazandırıverir birlikteliklere.
Ateşi yüksek, nedeni hiç anlaşılamayan, bireyin ruhunda fırtınalar yaratan onulmaz bir hastalıktır sanki .
Ne ötesi, ne berisi, hiçbir şey ama hiçbir şey onları etkileyemez.
Bir bakış, anlaşılamayan bir duygu akımı dünyanın kalanını iki sevgilinin önünde yok ediverir.

Birey toplumun etkisi altına girdikçe kişiliği, yerleşik kültürce şekillendirildikçe, ilk aşklar sessizce ortadan kalkmaya başlar.
Artık her aşkı bir son olarak görme eğilimi başlar nedense.
Sonsuz kere sonsuz aşk.... neden olmasın ?
Yaşam boyu mutluluk isteklerine, birde gönenç beklentisi eklenir.
Her kilometresi hesaplanmış, hız sınırları, ikaz panoları, benzer konaklama yerleriyle otoyollarda yolculuklar gibidir son aşklar.
Onların hızı, duracağı, varacağı yerler hep en baştan kurguludur .

Şarkıların, şiirlerin, romanların eskitemediği ilk aşklar yaban çiçeği kokan yüksek dağların patikalarında ya da ilkbaharın yeşerttiği ufka kadar uzanan gelinciklerin kimi kırmızılaştırdığı buğday tarlalarında esen rüzgarlara benzer.
Mutlu bir gelecek ve gönenç akıllarına bile gelmez. Onlar geleceği ve anı bugünde yaşayabilen, zamanı durdurup, uzamı anlamsızlaştırabilen insanlardır.
Ölümün akla bile gelmediği, sahip olma duygusunun yok olduğu bir dünyada özgür ve mutlu bir yaşam...
Ben ilk aşkların her zaman yaşanabileceğine inanıyorum.
Ama yerleşik düzen, sınırlarını çizemediği böylesi aşkları hiç istemez.
Kimilerince bireylerin yeni yetmeliklerinde kalan, pembe filmlerin mendil eşliğinde izlenen hüzünlü hikayeleridir onlar.
Ben ayni düşüncede hiçbir zaman olamadım.

Doğanın yalnız canlısı insan beyninin derinliklerine kimseleri sokmak istemez.
Bir tek ilk aşk ya da gerçek aşk diyebileceğim durumlarda bu kural bozulur.
Böylece birey geçicide olsa artık yalnız değildir.
Yaşam daha güven verici oluverir.
Varoluşun göz kamaştıran bu güzelliğini ve uzamın acı veren ama böylesi güzel tınılarını yaşamı boyunca yerleşik düzene başkaldıran Mozart'ın müziğinde hep duyumsadım Her aşık olduğumda, Mozart'ın 467 piyano konçertosunun andante bölümünü dinlerim.
Notalar, o güne değin kimselere açamadığım benliğimin en kuytu köşelerinde özgürce dolaşırken yaşamın güzelliklerini özümserim.

Kemal Türkmen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder