5 Ekim 2012 Cuma

Kurbağaları sevmem !









Kurbağaları sevmem. 
Islak yeşil renkleri, çirkin sesleri ve patlak gözleriyle bana çok sevimsiz gelirler.
Onları salt su kenarlarında yaşar sanırdım ama burada, bu tepenin başında beni yine buldular.
Her akşam birkaç tanesini verandam da hoplayıp zıplarken görüyorum. Ama sivrisinek avcısı olduklarını öğrendiğimde onlara katlanmayı uygun buldum.
Şanti, (kedim) doğayla ilk kez burada tanıştı. İlk gününü hiç unutamıyorum, ayda dolaşan ilk astronotlar gibi, bitmez tükenmez bir merakla ve biraz ürkek, tüm gün etrafı kokladı tadına baktı.
Simdi tam bir sokak kızı.
Yaramaz çocuklar gibi, onu artık salt yemek ve tuvalet ihtiyacını gidermek için kısa süreli uğradığında görebiliyorum.
Şaka değil gerçekten tuvaleti için eve geliyor ve hemen tekrar çıkmak için yalvarıyor.
Onu azarlarken annemi ve çocukluğumu anımsayıp gülümsüyorum.
Bir akşam dışardan gelen gürültüler nedeniyle verandama çıktığımda dehşete düştüm.
Şanti iki patisi arasında duran bir kurbağayla bana bakıyordu…
Önce insanca bir yaklaşımla avladığını sandım.
Sonra kendimden utandım ve bir koltuğa oturup uzun, uzun onları seyrettim.
Oynuyorlardı!
Bir haftayı geçti, hala oynuyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder