12 Ekim 2012 Cuma



Bir şarkı ve bir anı...

Güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya
benziyor şimdi benim ömrüm uzun rüyaya. Nihavent şarkı


Yüksek ot ve çiçeklerin kapladığı ağaçsız bir tepe.
Biteviye esen, rüzgarın karıştırdığı uzun kızıl saçlar, çilli ve hep gülen ışıltılı bir yüz.
Küçük dolgun dudaklar ve iri yeşil gözler.
İki elimle kavrayabildiğim beli, uzun bacaklarıyla bir kelebek gibi zarif ve güzel gelirdi sevgilim bana.
Merak ettim, neden o güne değin gözlerinin içine bakamadım acaba?
Kukumav tepesinde nereye baksan deniz görünür, sanki her yere, her şeye uzak bir yerdir orası.
Şiddetli fırtınalarda adanın küçük köylerinde yaşam yavaşlar, kimi şeyler değerlenirken kimileri daha önemsizleşir, hatta unutulur bile.
Artan paylaşma duygusuyla dostlar yakınlaşır, aşıklar sevgilileriyle bütünleşmek ve ona sahip olmak ister sanki.
Kafa karıştıran her şey denizlerin ötesinde kalmıştır.
Seviyorsan sevdiğini söylersin, söylemesini beklemeden sevgiline.
Çünki zaman bile birden kıymetlenmiştir.
Bencilce tadına varmak istersin o anın, aşkın ve yaşamın.
Böylesi bir fırtına sonrasında, kukumav tepesinde öptüm sevgilimi ilk kez.
Rüzgarın yatırdığı uzun otlar, çiçekler arasında içimi açtım ona.
Yeşil gözlerine onca zamandır ilk kez yakından ve uzun uzun bakabildim. Ne geçmişi, ne de geleceği düşünmeden salt o anı yaşadım.
Bir rüya gibiydi.
Çok yıllar önce ayrıldık. Kimbilir bugün kime bakıyor, kime güzel geliyor o yeşil gözler...
Onu yitirdim ama onu yaşayabildim.



 









 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder