Nietzche kafasında Niçin' sorusu olanların her türlü Nasıl' sorusuna katlanacağını ama asıl çetin olanın niçin sorusu olduğunu söyler.
Düşüncelerimi mümkün olduğunca kısa aktarma kaygısı kimi zaman anlam eksiklikleri yaratabiliyor.
Obur karpuz konusunu biraz daha açmak istiyorum.
Bir doktor olarak kendime, yaşam ve ölüm üzerine Nasıl sorusunu sorduğumda yanıt verebiliyorum.
Ardından Niçin dediğimde önce aklıma R. Dawkins'sin o meşhur bencil genleri geliyor ve sonra bu yeni bilgilerimle yine niçin dediğimde daralıyorum ve salt bana ait olan ve başkalarıyla paylaşmamam gereken bir alanda gezindiğimi fark ediyorum.
Tıpkı karpuz gibi benimde vücudum bir şey ya da birilerince şimdi bilemediğim başka nedenlerle kullanılıyor sanki.
Uzun yaşamak istiyorum ama kimi zavallı yöntemlerle sadece yaşlılığımı komik bir şekilde uzatıyorum.
Sanki sırıtarak seyrediliyorum.
Genlerim için basit bir biyolojik son olan ölüm, benim içim olağanüstü ciddi bir kaygı değil mi?
Ölüm olmasaydı yaşamda anlam' dediğimiz şeyin hiç bir anlamı kalmazdı.
Ölüme yazgılıyım bunu biliyorum ama acaba biteceğini bildiğim sonrası olmayan bu kısa zaman dilimini görece uzatmam ve güzelleştirmem mümkün olamaz mı?
İçinde yaşadığımız toplum bunun için hiç bir şey yapmaz ya da daha doğru bir söylemle yapmak istemez.
Ama ben evrensel anlamda çok ama çok küçük kimi çabalarımla başkalarınca programlanan bu yaşamı değiştirebilirim.
Kanımca bu bir başkaldırıdır ve insanca bir davranıştır.
Karpuz, yaşamını değiştirmek için sanki bir şey yapamaz görünüyor.
Acaba bende mi bir şey yapamam?
Ama en azından denemek gerekir.
Ve başkalarının koyduğu amaçlara inat kendime özgü kimi yaşam amaçları bir başlangıç olabilir.
Yaşamın amacı olarak görünen ölümün baskısı acaba ben ona doğru giden yolda gerçekleştirdiklerimle azalabilir mi?
Mutlu bir karpuz yaşamı istemiyorum. Ve ölüme giden yolu güzelleştirmeyi amaçlıyorum.
Yaşamı oburca yaşamak yerine yeterli' kavramının farkına varabilme sanatını
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder