2 Mayıs 2012 Çarşamba

Aptalca hem de pek aptalca!




Şanti tipik bir apartman kedisidir.
Yaşamında ilk kez burada, rüzgar tepesinde dış dünyayı tanıdı.
İlk çıkışını hiç unutmuyorum, uzun uzun koklamalar dokunmalar ve çekingen adımlardan sonra verendamın hemen ötesindeki uçurumda kaybolmuştu.
Saatlerce, anasını kaybetmiş kurt yavruları gibi boşluğa uludum durdum.
Hava karardığında tüm umutlarım tükendiğinde arz ı endam etti haspa.
Yorgun, şaşkın, çamur ve dikenlerden bir topa benzeyen kedim, doğruca su ve mama kabına saldırdı ama ne saldırış.
Konuştum onunla, ağzıma gelen her şeyi haykırdım, sokak kızı İrma 'yı bile anımsattım ona.
Ama ben söylenirken bir baktım uyuyor.
Yatana kadar ayak ucumda ya da yanımda bekleyen beni seyreden kedim, yaşamında ilk kez benden önce uyudu o gün.
Sonrasında tüm direnmelerime karşın düzenli olarak sokağa çıkma gereksinimi olduğuna  ikna oldum.
İlk avı bir kelebek oldu.
Çimlerin üstünde oynarken üstünde gezinen bir kelebeği havada kaptı. Dehşete düştüm, zavallı kelebeğin kanatları iki yandan ağzında sarkıyordu.
Bağırmamla birlikte vahşi kedimin (!) açılan ağzından kelebek
fırlayıp uçtu.
Bir gün ağzında bir kertenkeleyi esenlik içerisinde dolaştırırken yakaladım onu.
Ardından kapımın önünde gece boyu haykıran kurbağa ile arkadaş oldu, haftalarca onunla oynadı ağzında gezdirdi.
Sonra bir gün, bahçede bir akrep sıkıştırmış ona patisiyle saldırırken yakaladım.
O günden sonra 'kahraman' kızım oldu. Bire bin katıp abartarak onun nasıl akrep öldürdüğünü anlattım köyde her gördüğüme.
Bundan gururlandığımı itiraf etmeliyim!
Ama dünden beri yıkılmış durumdayım.
Bir kelebek bütün havamızı kaçırdı ve bahçede bize inat sakin sakin geziniyor hala.
Ben kanepeme uzanmış kitap okuyordum.
Kızım ise benden birkaç metre ilerde, yine çimlere uzanmış kaplan edasıyla arazisini gözlüyordu.
Birden küçük ,sevimsiz, kirli sarı,  o kelebek ortaya çıktı.
Başının üstünde birkaç tur ve sonra hemen iki metre ötesine kondu.
Kızımın önce bıyıkları titredi ve sonra garip sesler çıkararak yere yapıştı.
Yerde sürünüyor ve aklınca görünmeden santim, santim yaklaşıyordu kelebeğe.
Sıçrama mesafesinde durdu ve bekledi, ilginç olan şey kelebekte ona dönmüş ve hiç istifini bozmadan bekliyordu.
Her şey bir anda oldu, şanti ve kelebek ayni anda fırladılar ve kelebek bir hamlede kedimin sırtına konup kalktı.
Sonra yeniden kondu, ve üçüncü hamlesinde, cesur kedim kanepemin altına gizlenmiş, irileşmiş gözleriyle kelebeğe dehşet içince bakıyordu.
Doğa insana çok şey öğretiyor...
Önce bütün içtenliğimle korkak diye bağırdım...
Sonra cesaret kavramını düşündüm.
Akrebe saldırabilen kedinin, minicik bir kelebeğin saldırısıyla kaçmasının nedenlerini düşündüm uzun uzun.
Bu olayın korkaklık ve cesaret kavramlarıyla hiç ama hiç bir ilintisi yoktu.
Ben yine kutsal sandığımız insan aklının penceresinden bakıyorum doğaya.
Aptalca hem de pek aptalca! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder