5 Nisan 2012 Perşembe

İç dünyamın renkleri...


Resmi yapılamayan hiç birşey bu dünyanın içinde değildir diyor, büyük düşünür L. Wittgenstein. 
Bu sabah, bahçemde açmaya başlayan Leylak'ları koklarken aklıma geldi. 
Onlar benim bahçemin en gözde ağaçlarıdır. 
On gündür her sabah, koyu mor, küçük goncalarının gelişimini izliyorum. 
Okşadım kimi zamanda konuştum onlarla. 
Nihayet tüm güzelliklerini sergilemeye başladılar.

Çok uzun sürmeyeceğini bildiğim bir renk ve koku şöleni var bahçemde. 
Bu acelecilikleri mi acaba, onları bu denli çekici kılan?
Kimi kültürlerin, salt imparatordan başkasının kullanmasına izin verilmeyen, asaletin simgesi bu muhteşem rengi ve onun yaydığı kokuyu düşündüm
Leylak çiçeklerini anlatabilir, hatta resimlerini bile çizebilirim ama kokularını ve renklerini anlatmam bir başkasıyla paylaşam mümkün değil.
Kokular ve renkler resmi yapılamayan ve bu nedenle ünlü düşünürün söylediği gibi bu dünyanın içinde olmayan şeylerdir.
Acaba bir başkası, tümüyle benim iç dünyama ait olan bu renkleri ve kokuyu nasıl algılar?
Bir leylak kokusu nasıl tanımlanabilir acaba?  
Güzel, keskin, duru, acı, büyülü, coşkulu, taze ve benzeri kelimelerin hiçbirisi yetmiyor, hep birşeyler eksik kalıyor sanki.
O salt bana ait, kimi güzelliklerin büyülü bir birleşimi gibi sanki. 
Kokular ve renklerin anılarımla yoğun bir ilintisi olduğunu görüyorum.
Çok yıllar önce, her ilkbahar sevgili babam bilmediğim bir bahçenin renk, renk leylaklarını biteviye taşırdı anneme.
Evimiz haftalar boyu salt leylak kokar, leylak rengine bürünürdü.


Kimbilir belki de bu nedenle, her kokladığımda ve ona her baktığımda gülümserim...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder