6 Mart 2012 Salı

Alabalık vadisi



Bugün yine Alabalık vadisindeyim.
Karşımda tüm heybetiyle Giden gelmez dağları uzanıyor.
Aşağılarda yarattığı kendi kanyonunda köpük köpük akan Manavgat çayı var.
Dağın Üzümdere köyüne bakan etekleri, ilkbaharda badem çiçekleriyle pembe pembedir.
Dört mevsimi burada görmelisiniz; ben mevsimleri böylesine farklılıklarla sergileyen başka bir doğa görmedim.
Sonbaharda çınarlar tüm yapraklarından arınır, toprak sararır.
Yaz mevsimiyle birlikte güzelim çay, yaprak yeşili akarken, kış çöktüğünde göğün yarattığı köpüklü bir buz mavisine dönüşür.
Güneş doğarken, bulutların yanınıza indiği bir yerde, uyanan kuşların cıvıltıları arasında oltanızı suya atar ve beklersiniz.
Beklemenin bu denli keyif verdiği başka bir zaman dilimi olabileceğini sanmıyorum.
Ve en güzeli, o anda önünüzde uzanan yaşamı, tek başınıza yaşamaktan başka seçeneğiniz yoktur.
İlkbaharı, kışın dinginliğinin farklılaşmaya başladığı bir dönem olarak görürüm.
Sular sakinleşirken, toprak kokmaya başlar.
Çiğdemler birbiri ardına sarı sarı gülümserken, kurumuşçasına duran dallar birbiri ardına filizleniverir.
Mayıs böcekleri, bir günlük yaşamlarını sanki uzatmak istermişçesine şaşılacak bir çabayla uçuşmaya başlarlar.
Küstah bakışlı, kırmızı benekli ala’larımız artık yemlere arkasını döner.
Birbiri ardına sıçrayıp mayıs böceklerini kaparken, bizimle dalga geçerler. 
Sonra cırcırböcekleriyle uzun bir yaz başlar. 
Katırtırnakları, zakkumlarıyla sıcak ve bunaltıcı bir yaz.
Ama Üzümdere suları inadına soğumaya başlar.
Artık dere boyunca, çınarların kökleri arasından kaynayan sulara, toprağa uzanıp ağzını, burnunu sokarak içmenin keyfi başlamıştır.     
Sonbaharda sular sararır, tembelleşir ve her yer göz alabildiğine yaprağa keser.
Sanki üzümdere yaprak olur, yaprak akar.
Serinleyen rüzgarlarla birlikte, cırcır böcekleri susar, balıklar suların kuytularına kaçar.
Alabalık vadisi başka bir yenilenme döngüsünün hazırlıklarına başlamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder