31 Temmuz 2013 Çarşamba

Mecburiyet üzerine




Zorunlu ya da eski haliyle mecburi kelimelerini ve yaşamımdaki izlerini hiç sevmedim.
Zorlayıcı, haksız ve çoğu kez ayrıcalıklı olan bu uygulamalardan ne ben 
ne de çevremin yarar gördüğünü sanmıyorum. 
Yirmili yaşlarımda ve dördüncü sınıf tıp talebesi olarak doğuda kısa bir süre mecburi hizmetli olarak çalıştım.
Hiç bir klinik bilgim olmadan, salt teorik bilgilerimle tanı koymaya ve tedavi etmeye çalıştığım o kalabalıkları düşünüyorum.
Kimbilir geri dönüşü olmayan ne zararlar verdim insanlara.
Iğdır sağlık ocağında ilk günüm, heyecandan hatta korkudan elim ayağım titrerken çok ama çok genç, hatta tahminlerinizin bile ötesinde genç bir kız babasıyla içeri girdi....
Aman allahım, söylediklerini okuduğum kitaplardaki hastalıklardan hiç birine uyduramıyorum. 
Sabahları uyanamıyor, geceleri uyumuyor. Önce üşüyüp titriyor, sonra terliyor. Sık sık kusuyor, karnı göğsü başı hatta her tarafı ağrıyor. Neredeyse bir hasta hakkında o güne değin duyduğum tüm semptomlara sahip bir kızcağız!
O kocaman gözleriyle bana birşeyler anlatmak istiyor ama ne?
Kara kara düşünüp, önümdeki kitabı karıştırırken, yanımdaki yaşlı hastabakıcı bayan kızın babasına duyurmadan kulağıma eğildi ve
-Doktor bey bu kız evlenmek istiyor, mutlaka bir yavuklusu var ve o nedenle  bunları söylüyor, benzeri çok hasta göreceksiniz!
Sonrası tümüyle tıp dışı bir söylem oldu. 
Babası ile konuşurken kızın o aydınlanan ve ışıldayan yüzünü hiç unutamıyorum.
Bir çok kıza böylesi yardımlarda bulundum. 
Ama bir gün çok yaşlı ve iki büklüm bir kadın, bütün havamı kaçırdı.
Karşıma oturup o güne değin duyduğum en karmaşık ve en saçma şikayetlerini birbiri ardına sıralarken, dehşet içinde önce bu yaşlı kadına, ardından hastabakıcı kadına baktım. 
Ama o da benim gibi şaşkın, başka bir yöne bakıyor.
Uzun, sıkıcı ve derin bir sessizlık  ağır ağır geçti.
Sonunda yaşlı kadın kulağıma eğildi ve şunları fısıldadı 
-Doktor bey, kocam beni çok çalıştırıyor, çok yoruyor ve dövüyor... 
Kulun kölen olayım, dövmesin, biraz dinlendirsin, bal, kaymak yedirsin.
Ne söyledim, reçeteye ne yazdım şimdi anımsamıyorum.
Zor günlerdi benim için.

Ama yaşamımda, anlamsızlığını ancak bu yaşlarımda görebildiğim, kimi  sorumluluklarımın yarattığı mecburiyetlerimi düşündüğümde , en büyük zararı onlardan gördüğümü fark ettim.
Geç bile olsa bunu fark etmek güzel bir duygu.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder